TÜRK MÜZİĞİNİN SOSYOLOJİK, PSİKOLOJİK VE KÜLTÜREL ETKİLERİ
Türk Müziği dinlemek zamanın ve mekânın algısında dahi insana bir ahenk ve fark edilir derecede tat katar. Söylemek ise başlı başına insanın ruhunu hissetmesini sağlar. Türk müziği enstrümanlarından birini icra etmek ise adeta dingin ruhun bu alemde neşve dolu raksına şahit olmak gibidir. Dinlemek, sesle icra, enstrümanla icra hangi alandan olursa olsun doğasında şifa olan Türk müziğinin kattığı değerli tesirleri saymakla bitiremeyiz ve yaşamadan hissedemeyiz. Bir şifa hazinesi olan bu sanatı anlatarak ifade etmek hiçbir zaman yeterli olmayacak. Yine de birkaç cümleyle, nelere temas ettiği konusunda fikir vermesi ümidiyle her biri kendi içinde bir makale konusu olabileceği kanısında olduğum sadece bir başlık olduğunu düşündüğüm cümleleri sıralayacağım;
Türk müziği ile zaman geçirmek;
Başta Türk Müziği’nin değerli sanatı yaşanır ve yaşatılmış olur.
*
Milli benlik saygısı gelişir.
*
Bireyselde, aile; toplumsalda kültürel ve kolektif değerlerle ortak hafıza ve sohbet ortamı gelişir.
*
Kültürel köklerimize dair öz saygı ve bilinç kazandırır.
*
Sanatın içinde olmanın kazandırdığı yaratıcı ruh hali ve nezaketi besler.
*
Duygu ve düşünceleri ifade etmede zenginlik ve ifade kolaylığı kazandırır.
*
Bedenin duygu düşünce ve letaiflerini (özellikle boğaz ve kalp çakralarını) dengeler.
*
Sosyal alanda birlik beraberlik içinde hareket ve iletişim kabiliyeti kazandırır.
*
İfade güzelliği ve zenginliği oluşturur.
Ses tonunu güzelleştirir ve olgun bir ifade kazandırır.
*
Kültürel alanda, ortak hafıza ve köklerimize dair bağları kuvvetlendirir.
*
Kolektif kültürel hafızayı birbirine; geçmişle bugün arasında köprüler kurarak inşa eder ve bağlar.
*
Ortak değerlerimiz kültürel mirasımızın hazinelerini paylaşarak çoğalması ve yayılması sağlanır.
*
Birçok konuda derde deva yüksek sanatsal müziğimizin şifa veren yönü ise başta hekim ve müzikolog kimlikleriyle İslâm tarihinin önemli şahsiyetleri Zekeriya Er-Razî (854–932), Farabî (870–950) ve İbn-i Sina (980–1037) tarafından; incelenip, bugün “müzik terapi, müzikle tedavi, müzikle şifa” kaynakları oluşturmuştur. Müziğin tedavi edici etkisinin temelleri çok önceden ortaya konmuş, temelleri atılmış ve günümüze ulaştırılmış köklü tarihe sahiptir. Günümüz Müzik terapi kavramıyla uluslararası bir alanda kendi tarihi dokusuyla incelenmeye, değerlendirmeye ve uygulanmaya hazır içeriğe sahiptir.
*
Kültürel hazinemiz Türk Müziği’nin doğasının makam müziği olmasından, gerek koro, gerek meşk usûlü çalışmalarda, geleneksel müzikle tedavi yöntemlerinin yanı sıra sadece dinleyerek ve söyleyerek dahi makamların şifalı yanı kişinin ruhuna ihtiyacı olan şifayı sunar. Kişi farkında olsun olmasın doğru bir eseri dinlemek, söylemenin kişinin üzerinde oldukça olumlu tesirleri vardır.
*
Sanat ve şifanın iç içe olduğu mûsıkî aynı zamanda sosyal sağlığın kazandırılmasında etkilidir. Birçok bakımdan mûsıkîyle ilgilenildiğinde kendiliğinden gerçekleşen şifaya şahit olursunuz. Duygusal, ruhsal, sosyal, zihinsel, dengelerin kurulması konusunda etkilidir.
Fiziksel bakımdan ise vagus sinir sistemini aktif eden en etkili yöntemlerden birinin şarkı söylemek olduğunu biliyoruz. Bedendeki en uzun sinir sisteminin aktif olmasıyla beraber makamsal tınılar eşliğinde beden ihtiyacı olan frekansla eşleşir ve şifa kendiliğinden gerçekleşir.
Böylesi bir zarafetle olumlu tesirler saçan mûsıkîsimizi bugün bizlere canlı, yaşamın içinde dirimsel oluşuyla getiren ve sunan tüm hocalarımıza saygı, sevgi ve şükranlarımı sunarım.
Gülçin Sarı
Bir yanıt yazın