Meşk

Meşk, hat, resim, tezhip ve mûsıki sanatlarında kullanılan bir ifade olup hocaların, öğrencileriyle birlikte diz dize icra ve tekrar etmesine dayalı bir hıfz etmeye dayalı geleneksel bir öğretim yöntemidir. Geleneksel Klasik Türk Mûsıkîsi’nde eserler, hocaların öğrencilerle eserleri birlikte geçilerek intikal ettirilmesiyle gerçekleşir. Meşk usûlü; Geleneksel Klasik Türk Mûsıkîsi’nin yapısına uygun bir icranın gerçekleşmesini sağlayan da bir eğitim yöntemidir. Meşk usûlü, Türk Mûsıkîsi’nde notanın kullanılmadığı zamanlardan bu zamana değin binlerce eserin günümüze taşınmasını sağlamış yegâne yöntemdir. Klasik Türk Mûsıkîsi, icrası itibariyle nağme ve bir detay müziği olması nedeniyle çoğunlukla notaya alınması sırasında nesnelleşir, böylece icra sırasında yapılabilecek yorumların alanı sınırlandırılır ve adeta bozulmaz bir forma dönüşür. Meşk ile bütün detayları korunan eserlerin diğer önemli özelliği, ruhun, müziğin ahengiyle devinim halindeki eserleri şifa dolu bir su gibi latifçe yudumlamasında gizlidir. Notadan bağımsız olan bu yöntemde eserler hep birlikte icra edilerek ve edildikçe eser öğrenciye intikal ettirilirken; eserin latifliği ve ruhu kendi ikramını sunar ve eser okundukça can bulup icra edenlerin ruhuna ahenk katarak şifasını sunar. Bu latif ahenktedir şifa, alemlerde duyulur olan latif melodilerde…

Bizlerin şifası da işte bu kendi kültür atalarımızdan, köklerimizden, müziğimizden başlar ve ruhumuzun şifası, bunu sağlayan eserlerle hemhâl oldukça kendiliğinden gerçekleşir ve can damarlarımızdaki ruha çıkan yolların atıl ve kapalı kalmış kudret yollarını yeniden açar ve ruhumuz hayat bulur.

Meşk diğer bir açıdan yaşamın içinde her an olagelen bir yöntemdir. Her ne kadar sadece sanatsal bir kavram olarak öne çıkıyor ve öyle ifade ediliyor olsa da meşk, özünde gönülden gönülden aktarımdır, bir anlamda tıpkı bir annenin çocuğuna yaşamı gönülden gönüle aktarması gibi.

Mûsikî geleneğince bunu hem yaşamın içindeki hâlleriyle ile hem de mûsıkî bilgisi ve feyzleriyle öğrencilerine yaşatan üstatlar, onlar ulaştıkları yere kadar olan kısmı talebelerine sakınmadan yüce gönüllülükle aktaran ve nice öğrenciler yetiştiren üstâtlar olarak bugün mûsıkî tarihinde öncü isimler olarak anılmaktadır; İsmail Dede Efendi, Zekâi Dede Efendi, Ahmed Avni Konuk, Leon Hanciyan, Türk müzikolojisinin kurucusu Rauf Yekta Bey ve Şükrü Şenozan değerli Türk müziği hocalarımızı sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.

Gülçin Sarı